Sözlükte; ziyaret etmek, uzun ömürlü olmak, evi mamur etmek, bir yerde ikamet etmek, korumak, malı çok olmak ve Allah'a kulluk etmek anlamlarındaki "a-m-r" kökünden türeyen umre; belirli bir zamana bağlı olmaksızın ihrama girip Kâbe'yi tavaf edip Safa ile Merve arasında sa'y yaptıktan sonra tıraş olup ihramdan çıkmak suretiyle yerine getirilen bir ibadettir.
Hac ibadetinden farkı, bir zamanla sınırlı olmaması, Arafat ve Müzdelife vakfesi ile kurban kesme ve şeytan taşlama görevlerinin bulunmamasıdır. Bu bakımdan hacca, "hacc-ı ekber" (büyük hac), umreye de "hacc-ı asgar" (küçük hac) denir.
Umrenin iki farzı vardır. İhram ve tavaf. Bunlardan ihram şart, tavaf rükündür. Vacipleri ise sa'y ile traş olup ihramdan çıkmaktır.
(Bu bölüm, Doç. Dr. İsmail KARAGÖZ-- Mehmet KESKİN- Doç. Dr. Halil ALTUNTAŞ tarafından hazırlanan "Hac İlmihali" ile Dr. Ekrem KELEŞ tarafından hazırlanan "Umre Rehberi" adlı eserlerden alınmıştır.)
Müslüman'ın ömründe bir defa umre yapması Hanefi ve Maliki mezheplerine göre müekked sünnet, Şafii ve Hanbeli mezhebine göre ise farzdır.
Hanefi bilginlerden umrenin, vitir namazı, kurban ve fıtır sadakası gibi vacip olduğu görüşünde olanlar da vardır.
Umrenin hükmü konusundaki ihtilaf; "Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın..." (Bakara, 2/196.) anlamındaki ayete getirilen farklı yorumlar ile bu konuda farklı rivayetlerin bulunmasından kaynaklanmaktadır.
Âyet-i kerime, farz olsun nafile olsun hac ve umre ibadetine başlanınca bu görevin yarım bırakılmayıp tamamlanması gerektiğini ifade ettiği gibi "Orucu akşama kadar tamamlayın" (Bakara, 2/187.) anlamındaki ayette olduğu gibi "hac görevini yerine getirin" (ekimü) anlamını da ifade eder.
İmam Şafii ve İmam Ahmed b. Hanbel, bu ayeti hac ve umre görevini yerine getirin şeklinde bir emir olarak anlamışlar, umrenin farz olduğu içtihadında bulunmuşlardır. Ayrıca şu rivayetleri de görüşlerine delil olarak almışlardır:
Hz. Aişe,
-"Ey Allah'ın Elçisi! Kadınların cihat yapması gerekli midir"? diye sormuş,
Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam,
-Evet, (onlara) içinde savaş bulunmayan cihat (yani) hac ve umredir gereklidir" buyurmuştur. (İbn Mâce, Menasik, 8, II, 968. Şirbînî, II, 206-207.)
"Umre küçük hacdır", (Muğnî, V, 14.)
Sahabeden Ebü Rezin el-Ukeyli,
- "Ey Allah'ın Elçisi! Babam ihtiyar bir insandır. Ne hac ve umre ne de yolculuk yapmaya gücü yeter. (Ne yapması gerekir)" diye sormuş,
Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam da,
-"Babanın yerine sen hac ve umre görevi yap" buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, Menâsik, 26. II, 402. İbn Mace, Menasik, 10, II, 970.)
Umrenin farz olmadığı görüşünde olanlar ise;
"...Gücü yetenlerin haccetmesi Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır" (Al-i İmrân, 3/ 97.) anlamındaki ayette ve İslam'ın beş temel esasını beyan eden hadis-i şerifte umrenin geçmemiş olmasını umrenin farz olmadığına delil getirmişlerdir. Şu hadisleri de görüşlerine delil olarak zikretmişlerdir:
"Hac, farz, umre nafile bir ibadettir" (İbn Mâce, Menâsik, 8, II, 968. Tirmizî, Hac, 88. III, 270. Kâsânî, II, 226.Taberî, II, 2/212. Muğnî, V, 13.)
Cabir ibn Abdullah'ın bildirdiğine göre bir sahabi Peygamberimiz aleyhisselatu vesselam'a
- "Ey Allah'ın Elçisi! Umre farz mıdır diye sormuş,
Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam da,
- "Hayır, umre yapman senin için daha hayırlıdır" buyurmuştur. (Taberî, II, 2/212.Tirmizî, Hac, 88. III, 270. Ahmed, III, 316. )
Umrenin farz olduğu içtihadında bulunanların görüşlerine delil olarak zikrettikleri hadiste geçen "umreye küçük hac" denilmesini "sevabını beyan içindir" şeklinde açıklamışlardır.
Abdullah ibn Ömer'in bildirdiğine göre Peygamberimiz aleyhisselatu vesselam dört defa umre yapmış, (Tirmizî, Hac, 93. III, 275) umre yapılmasını teşvik etmiş ve;
"Umre, daha sonraki umreye kadar, ikisi arasında işlenen günahlar için kefifrettir. Allah katında makbul haccın karşılığı ise ancak cennettir" (Tirmizî, Hac, 90. III, 272.) buyurmuştur.
(Bu bölüm, Doç. Dr. İsmail KARAGÖZ-- Mehmet KESKİN- Doç. Dr. Halil ALTUNTAŞ tarafından hazırlanan "Hac İlmihali" adlı eserden alınmıştır.)
Haccın ancak hac aylarında yapılabilmesine karşılık umre için belirlenmiş her hangi bir zaman yoktur. Arefe ve bayram günleri (teşrik tekbirlerinin getirildiği 5 gün) dışında her zaman umre yapılabilir.
Arefe günü sabahından bayramın 4. günü güneş batıncaya kadarki süre içinde umre yapmak tahrimen mekruhtur. Çünkü bu günler hac menasikinin yapıldığı günlerdir.
Şafii, Maliki ve Hanbeli mezheplerine göre hac için niyetli olmayanlar; teşrik günleri dâhil yılın her gününde umre yapabilirler.
Maliki mezhebine göre hac için niyetli bulunanlar, bayramın 4. günü güneş batıncaya kadar, Şafii mezhebine göre ise veda tavafı dışında haccın bütün menasiki tamamlanmadıkça umre yapamazlar.
Umrenin Ramazan ayında yapılması daha faziletlidir. Peygamberimiz aleyhisselatu vesselam,
"Ramazan ayında yapılan umre, hacca denktir" buyurmuştur. (Tirmizî, Hac, 90. III, 276.)
(Bu bölüm, Doç. Dr. İsmail KARAGÖZ-- Mehmet KESKİN- Doç. Dr. Halil ALTUNTAŞ tarafından hazırlanan "Hac İlmihali" adlı eserden alınmıştır.)
İhrama, niyet etmek ve telbiye getirmek suretiyle girilir. Niyet, umre yapacağının kalben belirlenmesi demektir. Niyetin,
"Allah'ım! Umre yapmak istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve onu kabul buyur" diyerek diliyle ifade edilmesi müstehaptır.
Niyet ettikten sonra,
"Buyur Allah'ım buyur! Buyur, senin hiçbir ortağın yoktur. Buyur, şüphesiz her türlü övgü, nimet, mülk ve hükümranlık sana mahsustur. Senin ortağın yoktur" diyerek telbiye getirir. Böylece ihrama girmiş ve ihram yasakları başlamış olur.
Mekke'ye varıncaya kadar vasıtalara binişte ve indiği yerde, kafilelerle karşılaştığında, şehirlere girdiğinde, akşam ve sabah, gece ve gündüz, vasıtada, yürürken, otururken, yatarken, ayakta iken, inişte, yokuşta, mekan değiştikçe ve farz namazların arkasından her fırsatta telbiye, tekbir, tehlil ve salavat-ı şerife yüksek sesle söyleyerek yolculuğuna devam eder.
Telbiyeyi her söyleyişte üç defa tekrarlamak, sonra tekbir, tehlil ve salâvat-ı şerife okumak müstehaptır.
"Allah'ım! Burası senin haremindir, emin kıldığın yerdir. Beni cehenneme girmekten koru. Kullarını dirilttiğin gün beni azabından güvende kıl, beni dostlarından ve itaatkâr olanlardan eyle" diye dua eder.
Mekke'ye abdestli girmek sünnet, gündüz girmek müstehaptır.
"Allah'ım! Rahmet kapılarını bana aç ve beni kovulmuş şeytandan koru" diye dua ederek Mescid-i Harem'e girer.
"Allah'ı noksan sıfatlardan tenzih ederim, Her türlü övgü Allah'a mahsustur, Allah'tan başka ilah yoktur. Allah en büyüktür. Allah'ım! Bu senin Evindir. Onu Sen yücelttin, Sen şereflendirdin, Sen değerli yaptın. Onun yüceliğini, şerefini ve değerini artır. Ya Rabbi! Onun değerini artıran, onu şereflendiren, ona saygı gösteren kimsenin şerefini, saygınlığını, heybetini, yüceliğini ve iyiliğini artır. Allah'ım! Sen selamsın ve selamet ancak sendendir. Bizi selametle yaşat ve selamet yurdun olan cennetine koy, ey Celal ve ikram sahibi Allah'ım! Sen her şeyden yücesin ve her şeyden üstünsün"
Bildiği başka duaları da okuyabilir. Tavafa başlamadan önce telbiyeyi keser.
"Allah'ım! Senin için umre tavafını yedi şavt olarak yapmak istiyorum. Onu benim için kolaylaştır ve kabul eyle" diyerek yapması müstehaptır.
Tavafını, Ka'be'yi soluna alıp Hatim'in dışından dolanarak yapar. Her şavtta Rükn-i Yemani ve Hacer-i Esved'i uzaktan "Bismillah, Allahu Ekber" diyerek istilamda bulunur. Hacer-i Esved'i istilam, sünnet, Rükn-i Yemani'yi istilam ise müstehaptır. Rükn-i Yemani öpülmez, diğer köşeler istilam edilmez.
Tavaf sırasında mesnun duaları veya bildiği duaları okur ve sessizce tekbir ve tehlil getirir veya Kur'an okur.
Tavafın ilk dört şavtı farz; tavaf'ı cünüp, adetli ve nifas halinde değilken ve abdestli olarak yapmak, avret yerlerini örtmek, tavafı Ka'be'yi soluna alarak yapmak, tavafa Hacer-i Esved hizasından başlamak, tavafı Hatim'in dışından dolanarak yapmak, gücü yetenin tavafı yürüyerek yapması ve şavtı yediye tamamlamak vaciptir. Bunlardan biri terk edilirse dem gerekir.
Tavaf'ta ıztıba' ve ilk üç şavtta remel yapar.
Tavaf yedi şavta tamamladıktan sonra "Mültezem"de ve Hatim'de dua eder. Mümkünse Makam-ı İbrahim'in arkasında değilse uygun bir yerde iki rekat "tavaf namazı" kılar, bu namazı kılmak vaciptir. Namazdan sonra dua eder, peşinden zemzem içer ve Hacer-i Esved'i istilam eder.
"Allah'ım! Senin rızan için Safa ile Merve arasında yedi şavt olarak umrenin sa'yini yapmaya niyet ediyorum" diyerek yapması müstehaptır.
Sa'yini yedi şavt olarak Safa'da başlayıp Merve'de bitirir. Sa'y yaparken mesnun duaları veya bildiği duaları okur ve sessizce tekbir ve tehlil getirir veya Kur'an okur. İki yeşil ışık arasında "hervele" yapar. Sa'yi tamamlayınca Merve'de dua eder.
Umre'nin sa'yi vaciptir. Terk edilirse dem gerekir.